Ha bugün ha yarın derken...

Eee boşuna dememişler "çocuklar büyüdükçe dertleri de büyür" diye.
Biz de kaka yapamama sorunuyla başladık bakalım. Herşey güneşli bir Ankara sabahında başladı. Bundan 3 hafta önce Kağanın 2 gündür kaka yapamadığını farkettim. Eh bekledim 1 gün daha. Ertesi gün doktora gittik, 3 günü geçerse gliserin fitil kullanmamızı söyledi. Ben pek müdahale etmek istemesem de 4. gün zeytinyağını poposuna sürdük bana mısın demedi. Ertesi gün yine sürdük ve sonuç felaket. Çocuk ağladıkça kucağımda zıplattım, o ağladı ben zıplattım derken burnuma keskin bir koku gelince hatırladım "Bebekler kaka yapar!" O kadar zıplatınca tabi ensesine kadar çıkmıştı içindeki 3 günlük "konfetiler". Banyoya zor yetiştirdim tabi. Ama herkesi arayıp, "yaptı yaptı sonunda!" diye haber verdik tabi. Ailedeki herkes minik baykuşun poposundan gelecek iyi haberleri bekliyordu tabi.
Sonra ben "hah tamam bunu atlattık" diye sevinirken aradan 5 gün geçti yine tık yok. Önceden "uff yine mi konfeti temizlicez" diye üzülen ben konfeti görmeye hasret kalmıştım.
6. gün Antalyaya gitmiştim annemlerin yanına, zeytinyağı da fayda etmeyince eh gliserin fitili kullanalım dedik. İstemeye istemeye kullandık ve o gecenin sabahına yakın (saat 06.30 idi) çıktı konfetiler. Tabi bizim evde bayram havası.

"Kağandan konfetiler gelmiş,
Evde bir bayram havası
Annem babam beni çookkk severmişşşşş"

Sonra yine 5 gün bekledik ama bu sefer hiçbirşey yapmamaya kararlıydım. Bu arada doktorumuz 3 günden sonra fitil kullanın demişti, bi tanıdığımın doktoru 4-5 gün zararlı değil demiş, başka bir arkadaşımın doktoru süreyi 6-7 güne çıkarttı. İnternetten yaptığım araştırmalarda da 10 günün normal olduğunu görüp sevinirken, komşum demez mi 15 gün yapamayan varmış diye... Her konuştuğumda artıyor sayı. Eh bu da beni rahatlatıyor tabi.

Dün 7. gündü ve "artık fitil kullanalım" dedik ama bugün hala tık yok.
Velhasılı kelam efenim, konfetilerin geleceği varsa kendiliğinden geliyor, gelmek istemiyorsa da çocuğu hırpalamamak gerekiyor bence. Tabi bebekten bebeğe değişiyor durum, her bebek ayrı bir dünya. Ama her duyduğunuzu uygulayıp da bebeğinizi yormaya da gerek yok yani :)

Bol konfetili günler dilerim...

derkennnn bizim minik baykuşun konfetileri geldi sonunda:) oh be!

Anne olunca anladım...

Dogum yaptığım gün, daha hastanedeyken annemin "anne olunca anlarsın" demesine çok gülmüştüm ve "anne, ben artık anne oldum!" demiştim loğusalığın bana verdiği hormonal bozuklukla....
Ama bugün anladım ki bebeği dünyaya gelince anne olmuyor insan... Zaman geçtikçe anne oluyormuş. Şu geçtiğimiz 2,5 ay içinde o kadar değişti ki dünyaya bakış açım.
Artık evlendirme programlarını izlerken bile (izlemiyorum diyen yalan söyler:) oraya katılanların annelerini düşünür oldum. 
Hergün onun büyüdüğünü gördükçe zamanın ne kadar kıymetli olduğunu ve ne çabuk akıp gittiğini anladım.
Kurabiye yaparken "şekerini daha az koyıyım da sütümden ona geçip zarar vermesin" diye daha az şeker kullanmaya başladım.
Hasta olduğumda her zamankinden daha çok dikkat ediyorum kendime artık, bir an önce iyileşiyim de baykuşuma bulaşmasın diye.
Onun gözlerinin içine bakınca ağlamaya başlıyorum nedensiz yere.
Şimdiye kadar kızdığım, hoşlanmadığım insanların bir annesinin olduğunu ve bir annenin çocuğu olduğunu farkedip pişman oldum.
Hani derler ya "giymedim giydirdim" diye, hah ben işte onu yaptım. Kendim için alışverişe çıkıp, elimde ona aldığım cicilerle döndüm eve.
Yolda gördüğüm bebeklerin ağladığını görünce önceden önemsemeyen ben, şimdi oturup onlarla ağlamayı düşünür oldum.

İşte böyle geçti 2.5 ay. Uykusuzluk mu? Ağlama krizleri mi? Bilmem, belki olmuştur öyle şeyler...olduysa da hatırlamıyorum...

Ne güzel bişeymişsin sen yahu:) İyi ki geldin vala...

Bebek görmeye gelen misafirlere nasıl bir hediye yapalım?

Vala incik boncuk o kadar çok çeşit var ki hediye için, insanın kafası karışıyor.
Biz de Kağan doğduğunda gelen misafirlere nasıl bir hediye hazırlasak diye çok düşündük. Özellikle de standart hazırlanan şekerlerden biraz daha farklı bir şeyler olmasını istemiştik. Beyin fırtınalarının sonunda çam fidanı almaya karar verdik. Özellikle de son zamanlarda hem Taksim Gezi Parkı hem Atatürk Orman Çiftliği'nde yaşanan olaylardan sonra (ODTÜ ağaçları o zaman henüz aramızdan ayrılmamışlardı) böyle bir hediyenin anlamlı olacağında karar kıldık sonunda.
Ankara'da yaşıyorsanız eğer Atatürk Orman Çiftliği'nden çok uygun fiyatlarda bu ağaçlardan edinebilirsiniz. Ben mesela ordan aldım fidanlarımı ve hazırladığım kartlarla, tüllerle süsleyip koydum sepetime. 
Sadece misafirlerimize dağıtmakla kalmadık kendimiz de diktik ağaçlarımızı tabi. Bizim Baykuş'un Odtü'de, Bahçelievler Parkında ve Hacettepe Üniversitesinde bir dikili ağacı var şimdilik bizim diktiğimiz.



Ama "Yok canım ben o kadar fidanı nerede tutucam?" diye düşünüyorsanız da "www.tohumkart.com" adresi tam size göre.
Ben ağaç fidanlarımı aldıktan sonra bir arkadaşım vasıtasıyla tanıştım bu kartlarla. Her konsepte uygun kartlar var. Yani hem farklı konseptlerde hediyeler hazırlayarak misafirlerinizi şaşırtıp, hem de çevreye katkı salamak mümkün...

Hadi bakalım çocuğunuzla birlikte büyüyen ağaçlar dünyanın dört bir tarafına yayılsın:)

Gaz sancıları

Geçtiğimiz hafta bizim baykuşu biraz zorladık ve düştük yollara... Önce Antalya, ordan da hoop ver elini Bursa. antalya sıcaktı tabi orda bir sorun yaşamadık ancak Bursa'da biraz üşüttük maalesef. Bikaç gecemiz gaz sancılarıyla geçti, sırtına vurmak pışppışlamak işe yaramadı. "sab simplex" diye bir ilaç kullandık, faydasını da gördük. Doktorumuz ise ilaçla ilgili olarak 7 damla (az veya çok değil) vermemiz gerektiğini, az doz vermemizin bir işe yarayamayacağını söyledi. Ayrıca 1 aylıktan küçük bebeklere verilmemesi gerektiğini de unutmayın. Bir de Ankara'ya döndükten sonra "acı elma yağı" ile ayaklarına masaj yaptım. Onu da tavsiye ederim, acı elma yağı evinizde bulunsun. 
Bugün gittiğimiz doktorumuz da (Pedimerk'de Tuncay Bey'e gittim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine. Oldukça ilgili birisi. ilk kontrol gayet güzel geçti, tavsiye ederim ben de) emzirdikten hemen sonra gazını çıkartmamız gerektiğini söyledi. Biz hemen kustuğu için emzirdikten sonra 10-15 dk bekliyorduk ama beklemeden hemen gazını çıkartın dedi. Bakanlım bu haftada bunu deneyeceğiz.
Off off... Bakalım neler deneyeceğiz minik baykuşumun üzerinde:)

Emziren bir inek nasıl beslenmeli???

Lisede felsefe dersimizin ilk cümlesi şöyleydi:

"Fillerin kulağı vardır.
Ahmetin kulağı vardır.
Ahmet bir fildir." !!!

Bu cümleleri şöyle değiştirince kendimi buluyorum:
"İnekler süt verir.
Eda süt verir.
Eda bir inektir."!!!

Evet, evet. Bence olur böyle.

Eh ben de bir ineksem eğer, iyi bir emzirme için yediklerime içtiklerime

Buradan prolaktin hormonuma sesleniyorum!!!

Sevgili Proklaktin hormonum...
Ben bu satırları yazarken sen yine işbaşında olacaksın ve bu satırlardaki duygu değişimlerimi kontrol edeceksin belki de, biliyorum.
Ama insaf be kardeşim. Bir insanın duygularıyla bu kadar uğraşılmaz ki! İyisin hoşsun, baya bi işe yarıyorsun hepsi iyi güzel de, ya benim duygularım ne olacak???
Neden ağlatıyorsun durduk yerde? Neden bir anda neşeyle şen şakrak gülerken, ağlatmaya başlıyorsun?
Bana da yazık yani. 
Geçen gün bu "Bu çocuk çok emiyor, sürekli ona bağımlı yaşayamam" diye ağlayıp, yatak odasında ağlarken eşimin ısrarıyla dışarı çıktık (ki ben odada gözyaşlarımda boğulmayı tercih ederdim o an) dışarı çıkar çıkmaz baykuşumu özleyip eve zor attım kendimi.
Bunların sorumlusu sensin, biliyorum. Bak gel anlaşalım, şunun şurasında geçici bir süre faaliyet gösteriyorsun. Gün gelecek senin zamanın geçecek. Burada evsahibi benim bi yerde. Benim şartım şudur. Sen enerjini benim sütümü çoğaltmak için harca, yaramazlık yapmak istediğin zaman da evde misafirlerin olmadığı bir dönemi seç olur mu canım?
Bence olur...
Mutlu mesut yaşayalım böyle birlikte...
Oh hadi bakalım, prolaktinimle anlaştım. Sıradaki???

Anne olunca...

O kadar uykusuz kalırsın ki fırsat bulup uyuduğunda bile rüyanda uyuduğunu görünce mutlu oluyorsun!!!
Ama değiyor be kardeşim...

Minik Baykuşum dünyaya gözlerini açtı...

16 eylül Pazartesi günü hayatımın dönüm noktalarından biri oldu. 
Her şey cumartesi akşamı "Kelebeğin Rüyası" filmini izledikten sonra başladı sanırım. O fillmi izleyip, (sonunu izlemeye içim elvermedi o derece yani) üzüntüden ağlayınca canım oğlum daha fazla dayanamadı ve gelmeye karar verdi. Eğer o kadar üzülmeseydim herhalde bir süre daha içerde beklemeye devam edecekti. Diğer taraftan Pazar akşamı da doktorumuzun verdiği süre bitecek, suni sancı verilerek doğum gerçekleşecekti. Son bir haftam "işallah pazar akşamından önce gelir de suni sancıya gerek kalmaz, oğlum istediği zaman gelir" diye düşünmekten iyice gerilmiştim. Bu hormonal patlamanın üzerine o filmi izlemek doğumu hızlandırdı sanırım ve oğlum pazar sabahı biz piknik planları yaparken, kendi kararıyla geleceğine dair ilk işareti verdi. Hazırlandık, evden tam çıkacakken eşim televizyonda Kenan Sofuoğlu'nun yarışını seyrediyordu ve "aşkım 2 tur kaldı, 2 dakkaya biter o zaman çıkarız" diyince eh bekledik 2 tur daha:)
Hastaneye gittiğimizde doğum hazırlıklarına başlamıştı bizim minik baykuş.

Bir hamileye söylenmemesi gereken 10 şey

Hamileyken insanın duymak isteyeceği şeyler farklı, duymak istemeyeceği şeyler ayrıdır. Normal bir insanken tahammül edilebilir belki bazı şeylere ama hamileyken ASLA!!!
Neymiş bu duymak istemeyeceğimiz peki? Hemen saymaya başlıyorum...

Neymiş efendim "Baby Shower Partisi"miş...

Ülkemizde yeni yeni kutlanmaya başladı aslında bu olay. Hatta vakti zamanında kadınların hamile olduğu gizlenmeye saklanmaya çalışılırken, şimdi davullu zurnalı kutluyoruz. Aslında erkeklerin sünnet olayı nasıl kutlanıyorsa bu da öyle olmalı bence.
Tabi yurt dışından ithal edilen bir uygulama aslında kendisi. İnternetten biraz araştırma yapınca anlaşılıyor ki; yurtdışında hamiş'in yakın bir arkadaşı organizatör görevini üstleniyor ve kutlamanın yapılacağı yere, süslemelere, yemeklere, davetlilere karar veriyor hamişle birlikte. E tabi bir de gelen misafirler anne adayına hediyeler getiriyor ki, anneye azıcık

Bugün ne giysem???

Tabiki de dün giydiklerimi giyicem... Başka kıyafetim kalmadık ki!!!
İlk hamile kaldığımı öğrendiim dönemde bu kadar zorlanacağımı düşünemedim. Zaten ilk 5 ayda çok bir sorun yaşamadım, çünkü "normal" insanlar için tasarlanan bol kıyafetler benim için uygundu. Dar geliyordu tabi ama oluyodu yani. Sonra karnım büyüdükçe sadece hamile kıyafetleri satan reyonlara bakmaya başlayınca, eyvah... Bir de baktım ki hiç bişi yok bizim gibi hamişlere. O yüzden size önerebileceğim bikaç yer var. En başında H&M' e mutlaka bi bakın derim. Ordaki kıyafetler en azından modaya uygun. Sonrasında ise LCW tavsiye edilir. Eğer paraya kıyarım diyorsanız ya da indirimi yakaladıysanız GeBe mağazasının ürünleri de çok kaliteli ve tasarımları da güzeldir. Gebeden alacağınız 2 pantolonla 3 çocuk doğurabilirsiniz, o derece:)
Bir de Defacto var ama orda bikaç tşirt dışında hiçbişi bulamadım. herşeyin başında tabiki de eğer sizden önce hamile kalan, boyutları size uygun bir arkadaşınız varsa mutlaka onu ziyaret edin:)İlla ki internetten alıcam diyorsanız da unnado ve butikbebe sitelerine bakailirsiniz. Arada sırada güzel şeyler çıkıyor. ama ben bi siteden 2 ürün aldım, ikisini de penyelerin kalitesi kötü olduğu için iade etmek zorunda kaldım. Bildiğiniz markalar dışında internetten alışveriş yapmamanız tavsiye edilir.

Ahh bu hormonların gözü kör olsun...

Gözü kör olsun evet!!!Ağlama nöbetleri, alınganlıklar, sulu gözler, kırmızı burunlar, buluttan nem kapmalar... hepsinin gözü kör olsun. Bir de bunlar yetmezmiş gibi, fotoğraflarda insanın kendisini görünce ne kadar şişman olduğunun farkına varması iyice sinirlerini zıplatıyor valla.
Dün doktordan sonra kayınannemle birlikte bi avm de gezinip eksikleri tamamlayalım dedik. Doktordan çıkıp taksiyle avm ye gitmek çok yorucu bi iş ya, hemen bi kahve, çikolata ve pasta yiyip "dinlendik". O kadar yürüyüşe haketmiştik doğrusu:(
sonra gezip gezip eve gelince, nasıl bir ağlama krizine girdim anlatamam. iyi ki süper anlayışlı bi kocam var da, benim başedemediğim hormonlarımı o düzenledi. Zaten ne zaman bi avm ye gitsem moralim bozuluyo, kendimi kötü hissediyorum falan... yok bir daha avm yok!!! Ordaki ışıklar, ortam, basıklık insanın canını sıkıyor.
Hamileyken yapılmaması gereken şeyler listesinde yamaç paraşütünden sonra 2. sıraya bunu ekliyorum. İtirazı olan???

Oyuncakları hazır, peki ya bebek???

Minik baykuşum için "Haykuş" tan sonra bir de kart oyuncakları hazırlıyım dedim. Bilenler bilir, bebekler yeni doğduklarında siyah-beyaz dışında renk algıları olmadığı için en çok siyah-beyaz oyuncakları seviyorlarmış. Ben de azıcık photoşop bilgimle ona bir takım oyun kartları hazırladım. Bu fotoğrafların çıktısını yapışkanlı kağıda alıp, kartona yapıştırabilirsiniz. böylece evde bebek beklerken zamanınızı da güzel geçirmiş olursunuz tabi:)

Bebek İçin Alışveriş Listeniz Burada...


Eveett..dünkü kontrolümüzden de anladığımız uzere bizimkinin gelmeye pek niyeti yok gibi..2 hafta daha bekleyebiliriz yani. Bigun oncesinde cok sevdiğim arkadasım ozgenin düğününde o kadar hoplayip zipladim ki, düğünde gelmediyse bi süre daha gelmez herhalde.bi ara Ankara havası eşliğinde oynarken biz elinde kasiklarla doğacak diye korktum resmen;) orda kimbilir ne hissetmistir minik baykuşum.. neyse bakalım, bu bekleyişleri de özliycez gibi görünüyor. Bu yazımda size evdeki bebek hazırlıklarından bahsediyim dedim. Ne de olsa evde şimdiye kadar 2 kafadar takılıp durduk, kalıcı bir misafir geleceği için de evde değişikliğe gitmek şart oldu. Bilmiyorum sizin evinizde boşta bir oda var mı ama bizim fazladan 2 küçük odamız olmasına rağmen (birinde koltuk ve projeksiyon perdesi diğerinde ütü masası, kitaplık ve dolap vardı) biz bi türlü yer bulamadık. En sonunda zaten baykuşumuz 1 yaşına gelmeden taşınma planlarımız olduğundan bir beşik ve bir de dolap alalım yeter dedik. İşe çok sık kullanmadığımız kitaplıktakı kitaplarımızı kolilere yerleştirip, kitaplığı da bir yere bağışlamakla başladık. Gittik bi dolap aldık ve ufak tefek kıyafetlerle doldurmaya başladık dolabı da. Sonra bi beşik aldık, o bizim odamızda duracak nasıl olsa diye onun yeri belliydi. Sonra etraftan bulabildiğimiz kadar ihtiyaç listemizi tamamlamaya çalıştık. Bebek arabanız da varsa ohh mis, büyük eşyalar tamamlanmış demektir. Geriye kalan ıvı zıvırları da bi dükkana girip toptan alabilirsiniz. Onlar bi günlük iş, kafanızda büyümesin. Ben aşağıda size bi liste çıkarttım bile:) Bu arada alışveriş yaparken eğer bakabiliyorsanız internetten fiyat araştırması yapmayı da unutmayın. Özellikle "akakçe.com" gibi sitelerde daha uygun fiyatlar bulabilirseniz onlardan tercih edin. Mesela ben süt sağma makinemi ve telsizimi internetten %30 daha ucuza buldum diyebilirim. Haydi bakalım pamuk eller cebeeee..

Acaba şimdi mi gelecek?

2 gün önce 38. haftamı tamamladım ve 39. haftaya merhaba der demez hormonlarım hemen abuk subuk sinyal vermeye başladı. Olur olmadık şeylere alınıyorum, önceden aklıma takılmayan kelimelere kafayı takıp "neden böyle dedi?" diye düşünüyorum ve itiraf ediyorum evet, daha fazla ilgi bekliyorhh ve herkesin bana göre program yapmasını bekliyorum... Uff ben gerçekten böyle birisi değildim. Gerçekten yaa... Aslında herşey geçen hafta doktor kontrolüne gittiğimde başladı. Kontrolüm bitip tam odadan çıkarken doktorumun bana "haftaya bugün görüşelim yine, tabi sen doğurmazsan!" demesiyle başladı. O an kafamda şimşekler çaktı ve "eyvah, acaba ne zaman" sorusunu sormaya başladım. En ufak bir ağrıda da "acaba şimdi mi geliyor???" diye düşünmeye başladım. Tabi üzerinden 1 hafta geçti, hala gelmedi bizim minik baykuş. Yarın gidicez yine, bakalım tahmini bir tarih verebilecek mi doktorum? Ahhh ahhh... Acaba ne zaman??? Normal doğum istemenin cilveleri işte. Ama güzel bir duygu tabi. Ki ben her şeyimin planlı programlı olmasını seven birisiyim ama bu duygu süpermiş yahu:)

İçimden geldi...

Anne olmaya başlamak ne güzel bişimiş... Bazen "keşke önceden yaşasaydım bu duyguyu" diyorum. Hamiş olmak insanın kendisini iyi hissetmesini sağlıyor. Hayata farklı bakıyor, farklı görüyor, farklı kokluyorsun havayı. Ne kutsal bişeymiş. Eşime diyorum hep "keşke sen de yaşayabilsen bu duyguyu" çok isterim herkesin bunu yaşamasını. Ki ben çocukları sevmeyen biriydim, şimdi yolda gördüğüm herkesin birisinin çocuğu olduğunu düşününce farklı bakıyorum. Sinirlenmiyorum trafikte, sokakta, otobüste. Herkes birisinin kuzusu şu hayatta aslında, ne ilginç.

Evde bebek beklerken sadece beklemekle kalmayın!

Kalk, kalk, oturma öyle. Bu güzel vakitlerin tadını çıkart hadi bakalım... kitap okumak, alışveriş yapmak, gezmek dolaşmak bir yere kadar dimi. Bunların dışında evde vakit geçirmek gerçekten zor. İşten ayrıldığım bu süreçte 24kitchen tv kanalı bana çok yardımcı oldu vallahi. Bir sürü yemek ve pasta denemeleri yaptım. Ne de olsa anne olmaya hazırlık bir yerde bunlar da. Zamanla elim daha yatkın olmaya başladı ve kendi doğaçlama çalışmalarım bile oldu 2 haftanın sonunda.. Bu konuda gelişme gösterdiğimi kayınvalidemden “aferin” alarak ispatlamış oldum.. hehe..Eve misafirler davet edip onlarla bu doğaçlama çalışmalarımı paylaşmak acayip zevkliydi doğrusu. Yorulmaya değiyor. Enerji dalgalanmaları yaşanan bu dönemde eğer enerjik bir gününüzdeyseniz şiddetle tavsiye edilir mutfak işleri. Mutfak uğraşlarından arta kalan vakitlerimden birinde de gelecek minik misafirimiz ve onun kankaları için minik oyuncaklar da hazırladım. Adı “HAYKUŞ” Haykuş’un gözlerine bakınca bana Hayko Cepkin’i hatırlattığı için “senin adın Haykuş” olsun dedim. Henüz 2 aylık hamileyken ailecek gittiğimiz ilk konserdi Hayko Cepkin, kendisine ailecek hayranız yani. Aşağıda bir fotoğrafını ekliyorum, beğenirseniz size de seve seve yaparım: )

OĞLUMUN İLK OYUNCAĞI..HAYKUŞ!


Hamilelik sırasında okunabilecek kitaplar

Hiç kimsenin hamileliği kitaplarda anlatıldığı gibi geçmiyor tabi ama yine de insan okudukça kendisine yardımcı olabilecek bilgileri edinebiliyor. En azından benim gibi okumayı seven ve hamileliğiniz ilk dönemlerinde hamilelik hakkındaki bilgiler dışında hiçbir bilgiyi aklınızda tutamayan bir insan haline geldiyseniz size önerebileceğim birkaç kitap var. Bunlardan ilk olarak önerebileceğim, hamileliğe giriş kitabı niteliğinde olan Arlene Eisenberg, Heidi E. Murkoff, Sandee E. Hathaway e ait olan ve Epsilon ayınları tarafından yayımlanan “Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?” adlı kitabı. Ahhh ahhh neler beklemez neler diyor insan içinden. En başında bulantılar, iştah artmaları, kilolar, huysuzluklar, duygu dalgalanmaları, tuvalet nöbetleri ve daha niceleri.. Tabi insanın başına gelebilecek küçük felaketleri önceden bilmesi güzel bişey. Şöyle izah ediyim, mesela bu kitabı okumaya başlamadan önce dünyadaki tek hamilenin ben olduğunu sanıyordum Ama hiiiççç de öyle değilmiş (ki benim iş yerinden yakın arkadaşlarımla aramızda 1 ve 2 ay süre farkı olmasına rağmen böyle düşünüyordum). En azından neyin normal neyin anormal olduğunu anlayabiliyorsunuz bu bilgileri okuyunca. Hatta sizin yaşadığınız hamileliğin cilvelerinin yanında okuduğunuz bazı şeyler devede kulak kalıyor ve halinize şükretmeye başlıyorsunuz. Bu kitabın en güzel yanı da her ay ayrı ayrı neler yaşayabileceğinizi, sizi nelerin beklediğini, doktorun sizden hangi testleri istemesi gerektiğini vs tek tek üşenmeden anlatıyor olması. Dedim ya bu kitap hamileliğe giriş kitabı. Bir çeşit flört yani. Asıl macera bu kitabın 9. Ayını bitirip, artık bu kitaba ihtiyacınız kalmadığı anda başlıyor. Çünkü hamileliği bitirmiş bir anasınıfı öğrencisi olarak ilkokula başlama zamanı gelip çatıyor. Bu aşamada da Tracy Hogg’un "Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler" kitabı imdadınıza koşacaktır. Ayrıca şunu belirtmek de yarar var, çocuk gelişimi ile ilgili kitapları doğumdan önce okumaya başlarsanız sanırım daha iyi olacaktır. Ben henüz doğum yapmadım tabi ama doğumdan sonra hem zamanımın kalmayacağını hem de bu kitapta yeni doğan bebeklerle ilgili önemli bilgiler yer aldığından bebeğinizi kucağınıza aldığınızda neler yapmanız gerektiğini bilmeniz iyi olur diye düşünüyorum. Mesela kitapta 1-2 günlük bebeğin beslenmesinden tutun da uyku rutininin nasıl oluşturulmaya başlanmasına dair bilgiler yer alıyor. Sanıyorum ki şimdiye kadar hiç kimse bebeğini hastanede kucağına aldığında “Dur şu kitapta neler yazıyor bi bakıyım da ona göre emziriyim” dememiştir. Tabi kitaptaki gibi de gitmez hiçbir şey ama aklınızın bir ucunda olmasında yarar var. Bu arada ders kitaplarından sıkıldığım bir anda “Blogcu Anne” Elif DOĞAN’ın “Annelik Her Zaman Tozpembe Değildir!” adlı kitabına sarılabilirsiniz. Bir annenin hem bazen çevresindekilerle çoğunlukla tabi ki çocuklarıyla yaşadığı zorlukları anlatan çok eğlenceli ve akıcı bir kitap. O kitabı okuyunca “keşke benim de 2 çocuğum olsa” demiştim içimden. Tabi ben daha bir taneyi bile büyütmemişken böyle düşünmem saçma ama..napiyim.. hormonlar beynini ele geçiriyor insanın.. Aaa az kalsın unutuyordum. Bu arada http://www.kadinlarkulubu.com/portal/hesaplamalar/gun-gun-hamilelik-gebelik-takvimi linkinden ulaşabileceğiniz excel tablosu sayesinde bebeğinizin gün gün nerelerinin gelişeceği, sizin neler yaşacağınız her bişeyi yazıyor. Çok ilginçtir ki ben tabloda ne yazıyorsa o gün yaşadım resmen. “Şu şu şu günlerde küçük burun kanamaları yaşayabilirsiniz” diye okuduğumda ertesi gün burnum kanamaya başlamıştı yani o derece. Böylece doktorunuzu da sürekli rahatsız etmemiş olursunuz sonuçta. Adamcağız da azıcık nefes alsın değil mi? İşte benim okuduğum kitaplar arasından seçtiğim en iyisi diyebileceğim kitaplar bunlar… Okumayı sevenlere tavsiye edilir. Tabi bir bebeği kitapta yazılanlarla yetiştirmek ne kadar mümkün olur bilemiyorum. Yaşayıp görücez bakalım kitapçıda gezinirken "hıh işte bu kitaptı yaa" diyebilmeniz için kitap kapaklarını ekliyim dedim. İyi okumalar herkeseee...
Kitapçıda gezinirken "hıh işte bu kitaptı" diyebilmeniz için:)

Galiba "ANNE" oluyorum!!!

Evet efenimmm...artık ben de teknolojiyi kullanarak yaşadıklarımı kaydetmeye karar verdim sonunda. biliyorum bir sürüüü blog sayfası var, herkes kendi hayatından bişeyler paylaşıyor.Eh benim neyim eksik. Aslında bu sayfayı oluşturma amacım en başında kendimi kendime hatırlatmak istemem oldu. Hafızam kötü olduğu için en iyisi bir yerlere kaydediyim de, ilerde dönüp bakarım nasıl bir değişime uğrmışım dedim:) Olur da beni tanımayan birileri okursa bu satırları diye, kısaca hikayemi de paylaşıyım bari. Nerde yaşadığım, hangi okulu bitirdiğim, nerde çalıştığım pek önemli değil. Sizin de ilgileneceğinizi pek sanmam. Nasıl anlatsam, nerden başlasam??? Hıh, şöyle anlatıyım. 2008 yılında hayatımın anlamını bulduğum eşimle evlendik... O zamanlar okul yeni bitmişti ve çocuklar bizim için sadece küçük sorunlar gibiydi. Aradan 3 yıl geçti, ben eşime çocuk istemediğimi söyledim. Neden hayatımızı zorlaştıralım ki değil mi? Sağolsun o da çok üstüme gelmedi, bozuldu tabi ama biliyor benim ne kadar inatçı olduğumu, o yüzden çok bişi demedi. Aradan 2 yıl daha geçti. Etti mi sana 5 yıl. E tabi bu 5 yıl boyunca gez babam gez, hayat bize güzeldi vala:) Sonra ansızın bir operasyon geçirmek zorunda kaldım ve normal yollarla çocuk sahibi olamayacağımı öğrendim. Tabi operasyondan önce yine laylaylomdu hayat. Hatta ilk gittiğim doktor "hemen ameliyat olman lazım, tehlikeli olabilir" dediğinde, "önümüzdeki hafta tayland a gidiyoruz dönünce olsam??" demiştim.. (ayy şimdi çok gülüyorum bu tepkime ama o zaman eve gidip zırıl zırıl ağlamıştım yani)Sonra bikaç doktora daha gittikten sonra (e tabi tayland a da gittik, iyiki orda başıma bi iş gelmemiş) ekim ayında ameliyat oldum ve düşündüğümüzden biraz daha sıkıntılı geçmişti. (ilk gittiğim doktor pek de haksız sayılmazmış, onu anladım) Ameliyattan sonra önceden de dediğim gibi doktorum normal yollarla çocuk sahibi olamayacağımızı söylediğinde ise, çocuklarla arası iyi olmayan ben, bir anda anne olmak için yaratıldığımı farkedip ağlamaya başladım!!! Kim geçmiş olsun dese, hemen ağlıyordum "hayır geçmedi" diye... Hani bir çocuğun önünden hiç yüzüne bakmadığı oyuncağını alırlar ve o oyuncak dünyanın en vazgeçilmez oyuncağı olur ya, hıh işte aynen öyle oldu bana da.. Tabi biz bir yandan para biriktirmeye başladık, doktor araştırdık falan derken... hop bi de ne olsun!!! HAMİLEYİM!!! Ameliyattan 2 ay sonra hamile olduğumu öğrendim. Bu haberi eşime şık bir restoranda, romantik bir şekilde söylemek de güzel olurdu tabi ama ben banyodan çıkıp, "Aşkımmm Kübaya gidebiliriz!!" diye bağırdım. (eh o kadar para biriktirmeye çalışmışız napıcaz ki başka??) Ve o an anladım ki hormonların etkisi ne kadar fazla olsa da hayatımızda, "Kimse bana herhangi bir şeyi yapamayacağımı söyleyemez" cümlesinin de etkisi bir o kadar vardı.. O gün anladım, "ANNE OLUYORUM..." Ve ogünden itibaren başladı sultanlığımın son günleri:))) Size bu satırları yazdığımda hamileleğimin 38. haftası içerisindeyim ve her an haytımıza girebilir küçük prensim... Beklemedeyiz bakalım...