Mutfakta Biri mi Var?

Bu aralar işe başladığımdan mıdır nedir mutfakta pek vakit geçiremiyorum uzun zamandır. Daha doğrusu geçirdiğim vakitler anı kurtarmaya yönelik, yani deneysel-doğaçlama mutfak deneyimlerim pek olmadı. Ama bikaç deneyim oldu tabi arada, onları yazıyım da ilerde lazım olur belki..

Bayat ekmeklerle yaptığım atıştırmalık-kahvaltılıklardan başlayım...

Bayat ekmekleri dilimleyerek ya da dilimlemeden yapabilirsiniz. Ekmeğin fırında kurumaması için zeytinyağını (tereyağı da olur) mümkün olduğunca bol koymak lazım.
Bildiğiniz üzere bizde ölçüler kaşıkla kepçeyle değil, kafaya göre...
Ekmeği yağladıktan sonra içerine ya da üzerine eriyen bir peynir koyun (kaşar ve beyaz peynir karışık kullandım ben) üzerine baharat serpin biraz ki peynirle bütünleşsin, sonra dereotu, yeşilsoğan, maydonoz, nane, zeytin... hangi malzemeyi canınız çekerse onu ekleyin.. sonra biraz daha baharat ( bu baharat da sebzelerle bütünleşsin diye) sonra üzerine azıcık daha zeytinyağı ve hoopp fırına... Peynirler kızarıncaya kadar fırında kalsınlar.

İşte aşağıda iki farklı denememden fotolar var...

Afiyet ossuunnn...





KENDİME NOTLAR


off bu aralar kafam pek yerinde değil... hep fiziksel hem psikolojik olarak yorulmak insana pek iyi gelmiyor sanırsam... keşke elimde sihirli bi değnek olsa diyorum bazen... işe gelmek kurtuluş mu acaba? Yoksa vicdan rahatlatmak için çeşitli bahaneler bulmaya yarayan bir araç mı? 
Bazen "ben nasıl bir anneyim" diyorum, bazen de kendimle gurur duyabileceğim ufak tefek nedenler bulup kendimi rahatlatmaya çalışıyorum...
Ama tüm bu gelgitlerin arasında diyorum "sakin edacım sakin" Sakinlik sadece deniz kenarında benim için... Tamam anlıyorum insan bulunduğu yerde mutlu olmalı ve yetinebilmeli ama denizle büyüyen, derdini tasasını denize anlatan, denizkızı olmayı hayal eden bir çocuğa bunu anlatamaz hiçkimse...
Neyse ne yazacaktım, neler yazmışım... Siz minikbaykuşlarım, nerde mutluysanız orda yaşayın olur mu? Zaten ülke gittikçe içinden çıkılmaz bir hal almaya başladı, nerede mutluysanız orada yaşayın... Ne istiyorsanız onu yapın, ne kadar yaşayacağımız bize bağlı değil ama nasıl yaşayacağımızı biz seçebiliriz...
Çok karışık şeyler yazıyorum biliyorum ama hamiş kafası işte.. Biraz bulanık, biraz duygusal, biraz saçma, biraz da mantıksız...

İşte bu hamiş kafasıyla evde yaptığım saçmalıkları söliim dedim size baykuşlarım... (ay çoğul konuşmak ne tuhaf bişimiş yahu:))
- Diş fırçasına sıvı el sabunu sürmeye kalkışma artık. Diş macunu kullan.
- Evde herşeyin bi yeri vardır. Bulaşık makinesinden çıkan boş tencereleri buzdolabına koymaya çalışmaktan vazgeç.
- Telefon televizyonu açmak için kullanılan bir araç değildir. En azından şimdilik. Kumandayı kullan.
- Çiçeklerin süte değil suya ihtiyacı vardır. (Yeri gelmişken "kadın kadındır, çiçek babandır" ı da araya sıkıştırıyım)
- "Ben bu dolabı niye açtım ki?" diye sorma. Yanında birileri varsa çaktırmadan olayı örtbas etmeyi dene:)
- Kitapları ya da dergileri telefon gibi kullanmaya çalışma. Okuyamadığın yerlerde parmaklarınla büyütmeye çalışmak yerine dergiyi gözüne yaklaştır.