İçimden geldi...

Anne olmaya başlamak ne güzel bişimiş... Bazen "keşke önceden yaşasaydım bu duyguyu" diyorum. Hamiş olmak insanın kendisini iyi hissetmesini sağlıyor. Hayata farklı bakıyor, farklı görüyor, farklı kokluyorsun havayı. Ne kutsal bişeymiş. Eşime diyorum hep "keşke sen de yaşayabilsen bu duyguyu" çok isterim herkesin bunu yaşamasını. Ki ben çocukları sevmeyen biriydim, şimdi yolda gördüğüm herkesin birisinin çocuğu olduğunu düşününce farklı bakıyorum. Sinirlenmiyorum trafikte, sokakta, otobüste. Herkes birisinin kuzusu şu hayatta aslında, ne ilginç.

Evde bebek beklerken sadece beklemekle kalmayın!

Kalk, kalk, oturma öyle. Bu güzel vakitlerin tadını çıkart hadi bakalım... kitap okumak, alışveriş yapmak, gezmek dolaşmak bir yere kadar dimi. Bunların dışında evde vakit geçirmek gerçekten zor. İşten ayrıldığım bu süreçte 24kitchen tv kanalı bana çok yardımcı oldu vallahi. Bir sürü yemek ve pasta denemeleri yaptım. Ne de olsa anne olmaya hazırlık bir yerde bunlar da. Zamanla elim daha yatkın olmaya başladı ve kendi doğaçlama çalışmalarım bile oldu 2 haftanın sonunda.. Bu konuda gelişme gösterdiğimi kayınvalidemden “aferin” alarak ispatlamış oldum.. hehe..Eve misafirler davet edip onlarla bu doğaçlama çalışmalarımı paylaşmak acayip zevkliydi doğrusu. Yorulmaya değiyor. Enerji dalgalanmaları yaşanan bu dönemde eğer enerjik bir gününüzdeyseniz şiddetle tavsiye edilir mutfak işleri. Mutfak uğraşlarından arta kalan vakitlerimden birinde de gelecek minik misafirimiz ve onun kankaları için minik oyuncaklar da hazırladım. Adı “HAYKUŞ” Haykuş’un gözlerine bakınca bana Hayko Cepkin’i hatırlattığı için “senin adın Haykuş” olsun dedim. Henüz 2 aylık hamileyken ailecek gittiğimiz ilk konserdi Hayko Cepkin, kendisine ailecek hayranız yani. Aşağıda bir fotoğrafını ekliyorum, beğenirseniz size de seve seve yaparım: )

OĞLUMUN İLK OYUNCAĞI..HAYKUŞ!


Hamilelik sırasında okunabilecek kitaplar

Hiç kimsenin hamileliği kitaplarda anlatıldığı gibi geçmiyor tabi ama yine de insan okudukça kendisine yardımcı olabilecek bilgileri edinebiliyor. En azından benim gibi okumayı seven ve hamileliğiniz ilk dönemlerinde hamilelik hakkındaki bilgiler dışında hiçbir bilgiyi aklınızda tutamayan bir insan haline geldiyseniz size önerebileceğim birkaç kitap var. Bunlardan ilk olarak önerebileceğim, hamileliğe giriş kitabı niteliğinde olan Arlene Eisenberg, Heidi E. Murkoff, Sandee E. Hathaway e ait olan ve Epsilon ayınları tarafından yayımlanan “Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?” adlı kitabı. Ahhh ahhh neler beklemez neler diyor insan içinden. En başında bulantılar, iştah artmaları, kilolar, huysuzluklar, duygu dalgalanmaları, tuvalet nöbetleri ve daha niceleri.. Tabi insanın başına gelebilecek küçük felaketleri önceden bilmesi güzel bişey. Şöyle izah ediyim, mesela bu kitabı okumaya başlamadan önce dünyadaki tek hamilenin ben olduğunu sanıyordum Ama hiiiççç de öyle değilmiş (ki benim iş yerinden yakın arkadaşlarımla aramızda 1 ve 2 ay süre farkı olmasına rağmen böyle düşünüyordum). En azından neyin normal neyin anormal olduğunu anlayabiliyorsunuz bu bilgileri okuyunca. Hatta sizin yaşadığınız hamileliğin cilvelerinin yanında okuduğunuz bazı şeyler devede kulak kalıyor ve halinize şükretmeye başlıyorsunuz. Bu kitabın en güzel yanı da her ay ayrı ayrı neler yaşayabileceğinizi, sizi nelerin beklediğini, doktorun sizden hangi testleri istemesi gerektiğini vs tek tek üşenmeden anlatıyor olması. Dedim ya bu kitap hamileliğe giriş kitabı. Bir çeşit flört yani. Asıl macera bu kitabın 9. Ayını bitirip, artık bu kitaba ihtiyacınız kalmadığı anda başlıyor. Çünkü hamileliği bitirmiş bir anasınıfı öğrencisi olarak ilkokula başlama zamanı gelip çatıyor. Bu aşamada da Tracy Hogg’un "Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler" kitabı imdadınıza koşacaktır. Ayrıca şunu belirtmek de yarar var, çocuk gelişimi ile ilgili kitapları doğumdan önce okumaya başlarsanız sanırım daha iyi olacaktır. Ben henüz doğum yapmadım tabi ama doğumdan sonra hem zamanımın kalmayacağını hem de bu kitapta yeni doğan bebeklerle ilgili önemli bilgiler yer aldığından bebeğinizi kucağınıza aldığınızda neler yapmanız gerektiğini bilmeniz iyi olur diye düşünüyorum. Mesela kitapta 1-2 günlük bebeğin beslenmesinden tutun da uyku rutininin nasıl oluşturulmaya başlanmasına dair bilgiler yer alıyor. Sanıyorum ki şimdiye kadar hiç kimse bebeğini hastanede kucağına aldığında “Dur şu kitapta neler yazıyor bi bakıyım da ona göre emziriyim” dememiştir. Tabi kitaptaki gibi de gitmez hiçbir şey ama aklınızın bir ucunda olmasında yarar var. Bu arada ders kitaplarından sıkıldığım bir anda “Blogcu Anne” Elif DOĞAN’ın “Annelik Her Zaman Tozpembe Değildir!” adlı kitabına sarılabilirsiniz. Bir annenin hem bazen çevresindekilerle çoğunlukla tabi ki çocuklarıyla yaşadığı zorlukları anlatan çok eğlenceli ve akıcı bir kitap. O kitabı okuyunca “keşke benim de 2 çocuğum olsa” demiştim içimden. Tabi ben daha bir taneyi bile büyütmemişken böyle düşünmem saçma ama..napiyim.. hormonlar beynini ele geçiriyor insanın.. Aaa az kalsın unutuyordum. Bu arada http://www.kadinlarkulubu.com/portal/hesaplamalar/gun-gun-hamilelik-gebelik-takvimi linkinden ulaşabileceğiniz excel tablosu sayesinde bebeğinizin gün gün nerelerinin gelişeceği, sizin neler yaşacağınız her bişeyi yazıyor. Çok ilginçtir ki ben tabloda ne yazıyorsa o gün yaşadım resmen. “Şu şu şu günlerde küçük burun kanamaları yaşayabilirsiniz” diye okuduğumda ertesi gün burnum kanamaya başlamıştı yani o derece. Böylece doktorunuzu da sürekli rahatsız etmemiş olursunuz sonuçta. Adamcağız da azıcık nefes alsın değil mi? İşte benim okuduğum kitaplar arasından seçtiğim en iyisi diyebileceğim kitaplar bunlar… Okumayı sevenlere tavsiye edilir. Tabi bir bebeği kitapta yazılanlarla yetiştirmek ne kadar mümkün olur bilemiyorum. Yaşayıp görücez bakalım kitapçıda gezinirken "hıh işte bu kitaptı yaa" diyebilmeniz için kitap kapaklarını ekliyim dedim. İyi okumalar herkeseee...
Kitapçıda gezinirken "hıh işte bu kitaptı" diyebilmeniz için:)

Galiba "ANNE" oluyorum!!!

Evet efenimmm...artık ben de teknolojiyi kullanarak yaşadıklarımı kaydetmeye karar verdim sonunda. biliyorum bir sürüüü blog sayfası var, herkes kendi hayatından bişeyler paylaşıyor.Eh benim neyim eksik. Aslında bu sayfayı oluşturma amacım en başında kendimi kendime hatırlatmak istemem oldu. Hafızam kötü olduğu için en iyisi bir yerlere kaydediyim de, ilerde dönüp bakarım nasıl bir değişime uğrmışım dedim:) Olur da beni tanımayan birileri okursa bu satırları diye, kısaca hikayemi de paylaşıyım bari. Nerde yaşadığım, hangi okulu bitirdiğim, nerde çalıştığım pek önemli değil. Sizin de ilgileneceğinizi pek sanmam. Nasıl anlatsam, nerden başlasam??? Hıh, şöyle anlatıyım. 2008 yılında hayatımın anlamını bulduğum eşimle evlendik... O zamanlar okul yeni bitmişti ve çocuklar bizim için sadece küçük sorunlar gibiydi. Aradan 3 yıl geçti, ben eşime çocuk istemediğimi söyledim. Neden hayatımızı zorlaştıralım ki değil mi? Sağolsun o da çok üstüme gelmedi, bozuldu tabi ama biliyor benim ne kadar inatçı olduğumu, o yüzden çok bişi demedi. Aradan 2 yıl daha geçti. Etti mi sana 5 yıl. E tabi bu 5 yıl boyunca gez babam gez, hayat bize güzeldi vala:) Sonra ansızın bir operasyon geçirmek zorunda kaldım ve normal yollarla çocuk sahibi olamayacağımı öğrendim. Tabi operasyondan önce yine laylaylomdu hayat. Hatta ilk gittiğim doktor "hemen ameliyat olman lazım, tehlikeli olabilir" dediğinde, "önümüzdeki hafta tayland a gidiyoruz dönünce olsam??" demiştim.. (ayy şimdi çok gülüyorum bu tepkime ama o zaman eve gidip zırıl zırıl ağlamıştım yani)Sonra bikaç doktora daha gittikten sonra (e tabi tayland a da gittik, iyiki orda başıma bi iş gelmemiş) ekim ayında ameliyat oldum ve düşündüğümüzden biraz daha sıkıntılı geçmişti. (ilk gittiğim doktor pek de haksız sayılmazmış, onu anladım) Ameliyattan sonra önceden de dediğim gibi doktorum normal yollarla çocuk sahibi olamayacağımızı söylediğinde ise, çocuklarla arası iyi olmayan ben, bir anda anne olmak için yaratıldığımı farkedip ağlamaya başladım!!! Kim geçmiş olsun dese, hemen ağlıyordum "hayır geçmedi" diye... Hani bir çocuğun önünden hiç yüzüne bakmadığı oyuncağını alırlar ve o oyuncak dünyanın en vazgeçilmez oyuncağı olur ya, hıh işte aynen öyle oldu bana da.. Tabi biz bir yandan para biriktirmeye başladık, doktor araştırdık falan derken... hop bi de ne olsun!!! HAMİLEYİM!!! Ameliyattan 2 ay sonra hamile olduğumu öğrendim. Bu haberi eşime şık bir restoranda, romantik bir şekilde söylemek de güzel olurdu tabi ama ben banyodan çıkıp, "Aşkımmm Kübaya gidebiliriz!!" diye bağırdım. (eh o kadar para biriktirmeye çalışmışız napıcaz ki başka??) Ve o an anladım ki hormonların etkisi ne kadar fazla olsa da hayatımızda, "Kimse bana herhangi bir şeyi yapamayacağımı söyleyemez" cümlesinin de etkisi bir o kadar vardı.. O gün anladım, "ANNE OLUYORUM..." Ve ogünden itibaren başladı sultanlığımın son günleri:))) Size bu satırları yazdığımda hamileleğimin 38. haftası içerisindeyim ve her an haytımıza girebilir küçük prensim... Beklemedeyiz bakalım...