Foto-Şipşak Atölye SÜT'te


Haydi bakalım 22 Mayıs Pazar günü SÜT'te buluşuyoruz:)

Foto-Şipşak Atölye'nin amacı, tarihin tozlu sayfaları arasından günümüze kadar gelen fotoğraf sanatını ve onun büyülü dünyasını çocuklarla tanıştırmak, hayal güçlerini geliştirmek ve küçük motor gelişimlerine destek olmaktır.

FOTOŞİPŞAK ATÖLYE'de çocuklar;

- Fotoğrafın sadece "selfi" çekmek için kullanılmadığını farkedecek,

- Cep telefonlarıyla gelen bir özellik değil de bir tarihinin olduğunu öğrenecek,

- Fotoğrafçılığın hem bir hobi hem bir sanat hem de bir meslek olduğunu görecek,

- Karanlık kutunun gizemini çözmeye çalışacak,

- Çeşitli aktivitelerle ince motor becerilerini geliştirecek,

- "Bir Karanlık Kutu Masalı" ile birlikte fotoğrafa ilişkin hayal dünyasının kapılarını aralayacaklar.


Unutmayın, 22 Mayıs Pazar:)
Haydi SÜT'e...


"Foto Şipşak Aktivite" başlasın:)

Haydi bakalım bundan sonra biraz da çocuklara ilişkin fotoğraf yazıları gelsin...

Muzipokids Ümitköy'de 6mart 2016 da yapmış olduğumuz "Foto-Şipşak Atölye" çok güzel geçti ve yeni süprizler olabilir yakında.

Kesinleşince paylaşırım ama şimdilik bende kalsın:)

Bizim 1 numaralı minik baykuş büyüdükçe ve benim elimde makineyi gördükçe pek bir heveslenir oldu fotoğraf çekmeye. "Anne çıt çıt" diye dolaşıyor peşimden:) Fırsat oldukça birlikte kurcalıyoruz makineyi, fotoğraf çekip inceliyoruz falan.




Çocuklarla fotoğraf çekebilmeniz için profesyonel bir makineye ihtiyacınız yok tabi. Cep telefonunuz varsa ve çocuğunuzla paylaşmakta sakınca görmüyorsanız gerekli ekipmana sahipsiniz demektir.
Çocuğunuzla haftada 1 gün "Foto-şipşak Günü" belirlemekle işe başlayabilirsiniz. İster evde ister dışarda özgürce fotoğraf çekin ve çektiğiniz fotoğraflar üzerine bol bol konuşun. İşte size birkaç öneri;

çook ara verdim ama geldim yine buradayım:)

İki çocukla uğraşmak hiiç kolay değilmiş, anladım. Tek çocuk varken atıp tutanlar sakın yanıma yaklaşmasınlar vala yaşamadan bilinmez. 1 çocuk büyütmek çocuk büyütmek değilmiş yani. Allah 3'e 4'e kolaylıklar versin ne diyelim.

Tabi ben de boş durmuyorum buraya yazı ekleemediğime bakmayın. Bu aralar biraz rahatladım da bol bol instagramdan faceden yazılar resimler ekleyip duruyorum.
İnstagramda takip ettiğim bazı anneler var, hem oyun oynuyorlar hem de çocuklarıyla fotoğraf çekinip bir de altına bir ton yazı yazıyorlar. Hiç anlayamıyorum yahgffh..
Neyse bakalım bugünlük atar böyle:)

uykusuz...yorgun...ama mutlu:)

Son iki aydır Kağan'ın bol 2 yaş sendromuna maruz kalan ve bunun yanında Metehan'ın "anneeee acıktıımmmm" ağlamalarından dolayı kendini insanlıktan çıkmış biri olarak konuşuyorum... hayır yazıyorum bu satırları...
Son 3 yıldır hamileyim sanki. göbeğimi tutarak sandalyeye çarpmamaya çalışırken bulabiliyorum kednimi. Bazen de MEtehan'ı emzirirken ve Kağan babasıyla diş fırçalarken 3.yle kim ilgileniyor acaba diye düşündüğüm de doğrudur.
Ve bir itiraf.... Geçen hafta kuzenlerle Gölcük tatilindeyken Kağan'ı ve üzüm poşetini alıp Metehan'ı 2 dakikalığına da olsa arabada unuttuğumuz da doğrudur:) Ama hemen farkettim şimdi hakkım yenmesin lütfen:)
Gözlerimin altındaki morluklar akan makyajım değil bu arada haberiniz olsun.
Evimizden bazen sevinç çığlıkları bazen de sinir zıplamlarının sesleri gelebilir.. o da normaldir.
Yakında sitenin adını da "Bir Delinin Seyir Defteri" olarak değiştirmeyi düşünüyorum zaten.
Ama tüm zorluklarına rağmen Metehan'ı kucağıma alıp, masanın etrafında Kağan'la kovalamaca nam-ı diğer "ciiii" oynamak paha biçilemez gerçekten. Ya da Kağan'ın Metehan'ı öpüşünü görmek, ya da Metehan ağladığında Kağan'ın bana "git git" diyerek Metehanı göstermesi ve onuınla ilgilenmemi istemesi harika... Metehan'ın gülüşleri, gaz çıkartmaya çalışırkenki komik surat ifadeleri, ağzını açıp yanağımı emmeye çalışması...
İyi  ki varsınız çocuklar... hep olun hayatımızda...
Metehan'a not : Lütfen bana kızma neden az yazmaya başladın diye olur mu:)

Hoşgeldin iyi ki geldin miniğim...

Ne hızlı geçiyormuş zaman... senin gelmene sanki daha çok varmış gibi planlar programlar yaptım ama sen bi çırpıda geliverdin dünyamıza... Söylenmiş veya söylenecek hiçbir söz tarif edemez içimdeki duyguları. Sadece seni düşünmek bile öylesine huzur veriyor ki bana. Hep merak ederdim insanın sevgisi bölünür mü acaba iki çocukla diye. Bölünmüyormuş, büyüyormuş kalbin. Kağanla çok farklı bir dünyaya girdik, şimdi seninle neler yaşayacağız neler yapacağız acaba?
Gaz sancıları ile başlayan yolculuk bizi nerelere götürecek? 
Daha çok yeni senin gelişin belki ama o kadar mutluyum ki sağlıklı sıhhatli seni kucağıma alabildiğim için... Şükürler olsun... 
Sizinle birlikte büyüyeceğim ben de. Doğum sırasında aklımda hep bu şarkı vardı... Cem Karaca'nın "Bu son olsun" şarkısı. Bu senin şarkın olsun... Doğduğun andaki ağlamalarınız ve ilk bakışlarınız aklımdan hiç çıkmayacak sanırım. Nasıl mucizevi bir andır o. Doğuma giderken aklımda tek bir soru vardı. "Ya sizi göremezsem" "Ne yaparsınız bensiz... Hatırlayabilir mi Kağan beni?" Ya ben?" o kadar karmaşık duygular içindeyim ki... İnsanın korkuları dev dalgalar halinde sarıyor aklını. İşte o anda güzel şeyler düşünmek yerine korkular ele geçiriyor ve düşünmekten bile korkuyor insan.
Bilmiyorum okur musunuz bu satırları ama okuduğunuzda umarım yanınızda olurum. 
Sen hayatımıza gireli henüz 5 gün oldu ve kokun sanki hep benimleymiş gibi. Sanki ikiniz de hep hayatımda vardınız. Hatta babanızı da sayarsak üçünüz:) 
Şu an o kadar karmaşığım ki, ağlamaktan ekranı göremiyorum neredeyse. O yüzden cümlelerim anlamsız gelebilir size. Hem yorgunluk, hem huzur, hem şaşkınlık, hem mutluluk, herşey var herşey var hayatımda bu aralar... İyi ki de var... İyi ki varsınız..
Yazacak o kadar çok şey var ki aslında, bir başkası daha güzel ifade edebilir belki duygularımı ama ben ağlamaktan yazamıyorum bile...
Gözlerinizdeki bakışları gözlerimden, mis kokunuzu burnumdan, anılarınızın hatıralarımdan silinmemesi dileğiyle.. Sizi çok seviyorum...

Son olarak..

Hayat sana teşekkür ederim...